KADINA KARŞI AYRIMCILIĞI YENMELİYİZ ORTADAN KALDIRMALIYIZ
KADINA KARŞI AYRIMCILIĞI YENMELİYİZ ORTADAN KALDIRMALIYIZ

Genel Başkanımız Pevrul Kavlak, “kadına fiziksel şiddet niteliğinden ötürü en çok gündeme gelen şiddet türüdür. Oysa bana göre fiziksel şiddet başlangıç değil sonuçtur. Asıl olan ayrım olmasıdır. Mesele ayrımcılıktadır. Bu yüzden kadına karşı ayrımcılığı yenmeliyiz, ortadan kaldırmalıyız” dedi.


Sendikamız Türk Metal ile Türkiye Barolar Birliği’nin 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü nedeniyle düzenlendiği panel Anadolu Hotels Downtown Ankara’da yapıldı. Panelin açılış konuşmasını yapan TÜRK-İŞ Genel Sekreteri ve Sendikamız Genel Başkanı Pevrul Kavlak, “kadına fiziksel şiddet niteliğinden ötürü en çok gündeme gelen, dile getirilen şiddet türüdür. Oysa bana göre fiziksel şiddet başlangıç değil sonuçtur. Asıl olan ayrım olmasıdır. Mesele ayrımcılıktadır. Bu yüzden kadına karşı ayrımcılığı yenmeliyiz, ortadan kaldırmalıyız” dedi.

Genel Başkanımız Pevrul Kavlak’ın konuşmasından satır başları:

Mesele Ayrımcılıktır

“Kadına fiziksel şiddet niteliğinden ötürü en çok gündeme gelen, dile getirilen şiddet türüdür. Oysa bana göre fiziksel şiddet başlangıç değil sonuçtur. Asıl olan ayrım olmasıdır. Mesele ayrımcılıktadır. Eğer bir yerde cinsiyet, dil, din, ırk, mezhep ayrımı varsa emin olun eninde sonunda orada şiddet olacaktır. Şiddeti sadece fiziksel şiddet olarak görürsek hata ederiz. Fiziksel şiddet ayrımcılığa uğrayanların maruz kaldığı şiddet türlerinden biridir. Doğrudur fiziksel şiddet, en acil önlem alınması gereken şiddet türüdür ama sadece türlerden biridir. Ne demek istediğimi izin verin bir örnekle anlatayım. Teninin rengi yüzünden dışlanan, restorana alınmayan, otobüse binemeyen insan aslında en ağır sosyal şiddete maruz kalmış demektir. Eğer bir işçi daha donanımlı daha disiplinli daha çalışkan olmasına rağmen sadece cinsiyeti yüzünden tercih edilmiyorsa ya da işten çıkarılmada ilk sıraya konuyorsa o zaman ona karşı da bir sosyal şiddet var demektir. Evinde fiziksel şiddet görmese ne olur? Ayrımcılığın tokadını yemiş demektir. İstediğiniz kadar yasa çıkarın, düzenleme yapın. İstediğiniz kadar karar alın ama onları hayata geçiremiyorsanız, kadınlarımız o haklardan yararlanamıyorsa, o haklardan yararlanmasına izin verilmiyorsa ne kıymeti var. Onun için hani Nazım diyor ya” Annelerin ninnilerinden, okuduğu habere kadar, yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı, anlamak sevgilim. O bir müthiş bahtiyarlık anlamak gideni ve gelmekte olanı.” Biz de annelerin ninnilerinden başlayarak okunan haberlerde medyada liderlerin söylemlerinde kitaplarda ve elbette sokaklarda kadına karşı ayrımcılığı yenmeliyiz. Ortadan kaldırmalıyız. Artık ilkokul kitaplarında dışarıda oynayan Ali’ye Evde annesine yardım eden Ayşe’ye bir son vermeliyiz. Ali de Ayşe de annelerine birlikte yardım etmeli oynayacaklarsa, dışarıda birlikte oynamalı. Kadın kahkaha atmaz, kadın yapamaz, edemez, hamile kadın sokağa çıkmaz diyen akla, artık bir son vermeliyiz. Çünkü kadını hedef alan her türlü şiddeti doğuran, besleyen, yeniden ve yeniden üreten, bu akıldır. Onun için bu akla son vermeden kadın ve erkeğin biyolojik olarak farklı ama sosyal olarak mutlak anlamda eşit oldukları gerçeğini bütün akıllara nakşetmeden huzura eremeyiz. Sadece fiziksel şiddet değil kadınları hedef alan her gün her dakika her yerde şahit olduğumuz ama hiçbir şey yapamadığımız sosyal şiddet yüzünden, ayrımcılık yüzünden insanlığımız hep yaralı kalacak. Vicdanlarımız hep kanayacaktır.

Ayrımcılığa karşı eğitim, demokrasi ve toplumsal bilinçle mücadele edebiliriz

“Bugün kadınlarımızın yaşadığı sorun göz ardı edilmeyecek kadar büyüktür. Ertelenmeyecek kadar acı ve utanç vericidir.  Temel sorun Türk kadının cumhuriyetle birlikte kazandığı sosyal haklarını ne kadar geliştirebildiği ve bu kazanımlarını ne kadar koruyabildiğidir. Yani sorun büyüktür. Çünkü karşısında küçük de olsa demokrasiyi ve insan haklarını benimsememiş cahil ve duyarsız bir erkek direnci vardır. Kuşkusuz, bu şiddet canavarının ve ayrımcılık kompleksinin üstesinden geleceğiz. Kuşkusuz insanlık bu utançtan kurtulacak. Bu aşamada, son derece önemsediğim Üç önemli unsura dikkatinizi çekmek istiyorum. Bunlardan ilki eğitim, ikincisi demokrasi ve üçüncüsü de toplumsal bilinçtir.

Eğitim aklımıza vurulmuş her türlü pranganın anahtarıdır. Ruhumuzu ele geçiren her türlü karanlığın celladıdır. Kadını eve hapseden ekonomik özgürlüğünü elinden alan şiddete karşı savunmasız ve çaresiz bırakan, erkeğin kölesi yapan her türlü gericiliği ve bağnazlığı ancak ve ancak eğitimle aşabiliriz.

Demokrasi bir arada yaşama kültürüdür. Kadın ya da erkek fark etmez herkesin, kendini özgürce ifade etmesi demektir. Herkesin, yasalar karşısında eşit olması ve yasa koyucunun, herkese karşı eşit davranması demektir. Fakat demokrasi toplumdaki herkesin hücrelerine sirayet etmemişse, çağın gerisinde kalmış, gelenek ve töre, demokrasiyi esir almış demektir. İşte bu esaret de kadına karşı şiddet ve ayrımcılığın ta kendisidir. Bence sürecin en önemli üçüncü unsuru olan toplumsal bilince ilişkin en güzel açıklamayı geçtiğimiz günlerde Türk kadını yaptı. Bir gece yarısı sessiz sedasız meclise sevk edilen tecavüzcülere af yasası başta kadınlarımız olmak üzere büyük bir toplumsal mutabakatla geldiği gibi geri gönderildi. İşte buna toplumsal bilinç denir. Bu bilinci besleyen ve diri tutan da kadınlarımızdır. Hani bir laf var ya “her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır diye. Aslında ben o lafa hiç inanmadım çünkü benim için kadının yeri erkeğin yanıdır. Kadını, erkeğin yanına taşıyacak hatta önüne geçirecek olan işte o bilinçtir. O bilincin sahibi de kadınlarımızdır” dedi.

Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu

Kadınlar başaracak, Türkiye başaracak

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Atatürk’ün “Ey kahraman Türk kadını sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” sözüne atıfta bulunarak; “Dünya hiçbir ulusun, hiçbir milletin kadını Anadolu kadını gibi canı pahasına ülkesi ve vatanı için mücadele etmedi. Ben Anadolu sahip olduğu güç ve inançla kadının şiddete ve ayrımcılığa karşı verdiği mücadeleyi kazanacağına inanıyorum. Kadınlar başaracak, Türkiye başaracak” dedi. Kadınların değerini daha iyi anlamanın gerekliliğini vurgulayan Feyzioğlu; "Bir kadın gittiğinde hayattan her şey gider, bir kadın hayata geldiğinde hürriyet gelir, aydınlık gelir, can gelir. Söz veriyorum size, kadına yönelik ayrımcılığın kökünü kazıyacağız. Kadınlar başaracak, Türkiye başaracak, Türkiye’nin çelik kadınları başaracak, buna yürekten inanıyorum" diyerek sözlerini tamamladı. 

TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay

Biz bu millete karşı borçluyuz

Cahit Sıtkı Tarancı’nın Memleket İsterim şiiri ile konuşmasına başlayan TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, 15 Temmuz sürecinin bedelini, Irak’taki savaşın bedelini, Suriye’deki savaşın bedelini kadınlarımızın ödediğini dikkat çekerek, Avrupa'nın ikiyüzlü davranmasını eleştirdi." Suriyeli mülteciler kapılarına dayandığı zaman teller çekiyorlar, ama insan haklarını anlatmaya geldiğinde en önde konuşuyorlar. 57 senedir Avrupa’nın kapısındayız diyoruz ki bizi Avrupa Birliğine alın. Avrupa Birliği müzakere çalışmaları ile ilgilenen hukukçularımız burada. Biz Avrupa Birlliği'ne girecekmişiz gibi yasalarımızı çıkartalım, önlemlerimizi alalım. Fakat bizi yine de Avrupa Birliğine almazlar." dedi. Asgari ücret ile ilgili 1600 TL talep ettiklerini belirten ATALAY,  "TUİK'in geçen seneki net asgari ücretin, ağır işlerde 1600 TL. Biz bu rakamı talep ettik. Zeytin dalını kırmayın diyorlar. Bu dal meyve verecek diyorlar. 15 Temmuz gecesi sığınaklara saklananlar, evlerinde çıkmayanlar bu millete karşı borçlarını nasıl ödeyecekler” dedi.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma nedeniyle düzenlenen panelin oturum başkanlığını Av. Tülay Bekar yaptı. Panelde, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Hilmi Çolakoğlu “Şiddeti Önlemede Eğitimin Önemi”, Ankara Barosu Eski Başkanı Av. Sema Aksoy “Gelincik Projesi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Hukuk Sosyolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gülriz Uygur “Türkiye’de Kadın Olmak”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Akipek Öcal “Türk Medeni Kanunu'nda Kadının Yeri”, Başkent Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erhan Büken “Adli Tıp Açısından Şiddetin Tespiti ve Önlenmesi” başlıklı sunumlarını yaptılar. Panelde ayrıca Fotoğraf Sanatçısı Ümit Karalar’ın “SHEDDEATH” isimli fotoğraf sergisini düzenlendi.  

Panel sonunda katılımcılar, bazı özel televizyon kanallarında yayınlanan evlilik programlarında kadın hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini belirterek, bu programlara karşı bir imza kampanyası başlattılar. İmza kampanyasına katılan katılımcılar, kadını bir meta olarak gösteren, kadını aşağılayan bu programların yayından kaldırılması amacıyla tüm yasal haklarını kullanacaklarını kabul ettiler. İlk imzayı atan Genel Başkanımız Pevrul Kavlak da kampanyaya destek verdi.

Panele, Genel Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Ahmet Demirci, Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, Haber-İş Sendikası Genel Başkanı Veli Solak, Güvenlik-İş Sendikası Genel Başkanı Ömer Çağrıcı sendikamızın örgütlü olduğu bölgelerden 600’e yakın kadın üyemiz ve çok sayıda davetli katıldı. Panele Genel Başkan Yardımcımız Mesut Gezer, Yücel Yücel, Yusuf Ziya Odabaş ve Genel Mali Sekreterimiz Uysal Altundağ da katıldı.

 

Alın terinin karşılığını almak, güvenceli çalışma koşulları ve yüzbinlerin dayanışma gücüne sahip olmak için siz de hemen Büyük Türk Metal Ailesine katılın!

Türk Metal'e Üye Ol
Türk Metal'e Üye Ol